DÜNYAYI KURTARAN KADINLARDA ARA

1.1.13

dünyayı kurtarıyoruz, hep birlikte...

Herhalde yeni yıl yazısı olmayan tek blog biziz diye düşünüp klişe bir yazı yazmaya direnirken bir mucize oldu. 2013'e harika bir filmin en etkileyici sahnesini burnumuzu çeke çeke izleyerek girdik. Filmin en önemli yerini nasıl tam saat 12'ye denk getirdiğimizi hala anlamış değilim. Maya takvimi, gündönümü, dolunay derken mistik hissiyatlar bu kadar tırmanmışken doğal herhalde.

Whale Rider, doğduğu anda annesini ve erkek ikizini kaybeden, babasından ayrı yaşamak zorunda kalan, büyük babasının şefkatle karışık kız çocuk ayrımcılığını yaşamın bir parçası olarak kabullenip "kız olmam onun suçu değil ki" diyen bir küçük kadının hikayesini anlatıyor. Yeni Zelanda'da yaşayan Maori halkının Whangara kabilesinde kabile şefliği babadan ilk erkek çocuğuna geçen bir görev ve Hawaiki'den bir balinanın sırtında Yeni Zelanda'ya gelen Paikea'nın doğrudan kan bağı ile devam ettiğine inanılıyor. Kabilenin son şefi ilk oğlunu bu görev için yetiştirmeyi başaramamış, erkek torununun doğumunu umutla beklerken kucağına, hem de adı geleneklerle dalga geçer gibi Paikea konmuş, küçük bir kız tutuşturulmuş. Gayet net bir şekilde erkeklere ayrılmış olan şeflik görevini devredecek bir evlat ya da torunu olmaması yaşlı adamın üzerinde gün be gün ağırlaşan bir yük ve küçük Paikea bu yükü hafifletmek için bir şeyler yapabileceği hissine engel olamıyor. O yardım etmek için çabaladıkça dedesinin ona karşı öfkesi artıyor.

Aynı isimli romandan uyarlanan film !f İstanbul 3. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nde gösterilmiş. Filmin fragmanı burada izlenebiliyor. Gençlik romanı olarak yayınlanmış olan kitap da kim bilir ne kadar güzeldir.

Şimdi bizi tam saat 12'de salya sümük yapan, bu yıl dünyayı kurtaran kadınlara daha fazla ilgi göstermem gerektiğini fısıldayan sahneye gelelim....Küçük kız okul müsameresinde aslında dedesine yazılmış bir mektup olan bir konuşma yapıyor kasaba halkına. Paikea'nın soyundan geldiğini, halkı ve kültürü ile ne kadar gurur duyduğunu anlatıyor. "Sırf ben erkek doğmadığım için kabilemiz yolunu kaybedecek. Mutlaka bir kurtarıcı mı gerekli, kabilemizi hep beraber kurtaramaz mıyız?" diyor. Şunu yazarken bile göz pınarlarım sızlıyor.

Son zamanlarda bir kaç kişi ile neden bizim dünyayı kurtaran kadınlar olduğumuz, neden feminist hareketin kendisini erkeklerden ayırmayı tercih ettiği, kadınların bu durumdan nasıl çıkabileceği konusunda kısa kısa sohbet etme fırsatı buldum. Feminist hareketin örnek bir üyesi olduğumu söyleyemem; bilgim de pratiğim de az. Ama bir çok işaretten sonra bu film de doğru yolda olduğumuz hissini iyice güçlendirdi. Dünyayı tabii ki el ele, erkeklerle, çocuklarla, yaşlılarla, engellilerle, eşcinsellerle, siyahlarla...hep birlikte kurtaracağız. Tek bir kurtarıcıya ihtiyacımız yok, bir kişinin ya da grubun liderliğine, kurallarına ihtiyacımız yok. Herkesin kurtarıcı olmasına ihtiyacımız var.

Tıpkı Whangara kabilesinin kadim tabu ve kurallarının geçerliliğini kaybettiği gibi, eski dünya düzeni de geçerliliğini yitirdi. Yeni düzende el ele tutuşabilmemiz için Paikea'nın yaşadığı gibi ayrımcılıkların geride bırakılması, arkada kalanların biraz öne çıkmasına ihtiyaç var. Bunu da yılda bir gün karanfil dağıtarak başaramayacağımız açık. Her bir kadın kendini yeterince güçlü hissettiği gün kadınlarla erkekler el ele tutuşacaklar. Her bir siyah bir beyaz kadar, her bir köylü bir mühendis kadar, transeksüeller heteroseksüeller kadar dünyayı kurtarma gücünü ve hakkını kendinde bulduğunda.

Şimdi bize izin verirseniz bu düğüne bir kına gecesiyle hazırlanmak, biraz kadın kadına dans etmek istiyoruz....

Popüler Yayınlar